Ülkemizde yatırım piyasaları gün geçtikçe hızla gelişmekte. Bu gelişmelere bağlı olarak yatırım yapmak isteyenlerin sayısı da artmakta. Kazanmanın uzun bir tecrübe sürecine ve bilgiye dayalı olduğu finans piyasaları yeni başlayanların aklını karıştıracak terimlerle dolu. Bu terimler doğru karşılıklarına oturmadığı sürece ise bilgi akışının doğru değerlendirilmesi mümkün olmamakta. Yatırımcıların sıklıkla yaptığı hatalardan biri ise yeterli bilgiyi edinmeden işlem yapmaya başlamak. Yazının devamında ekonomi piyasalarında sıklıkla karşılaşılan likidite nedir ve riski nasıl yönetilir sorusuna yanıt arayacağız.
Likidite Nedir?
Likidite, gayrimenkul, döviz, menkul kıymet gibi finansal değeri olan ürünlerin nakde çevrilebilme hızını ifade eder. Bir başka deyişle kolay alıcı bulan ürünler likit ürünler olarak adlandırılır. Ürünler özel ya da tüzel kişiliklere ait olabilirler. Ancak tüzel kişiliklerde bütün borçlar karşılandıktan sonra geriye kalan nakit seviyesine de şirketin likidite durumu olarak bakılır. Özellikle forex piyasaları likidite oranının yüksek olduğu piyasalardır.
Likiditenin Önemi
Likiditesi yüksek yatırım araçları kolayca nakde çevrilebildiğinden, yatırımcısına yeniden yatırım yapabilme imkanı verir. Para en likit varlıktır. Hizmet ve mal alımı için dönüştürülmesine gerek olmaması likiditesini yükseltir. Günlük hayatta likiditesi en yüksek varlıklar gayrimenkul, otomobil gibi paraya kolay dönüşen kalemlerdir.
Likidite Riski Nedir?
Likidite riski iki şekilde ortaya çıkar. Eldeki varlıkların nakde çevrilmesi sırasında zarar edilmesi piyasa likidite riski, nakit akışındaki dengesizlikler sonucu nakit girişinin ve çıkışının finanse edilememesi de fonlama riski olarak tanımlanır.
Riski Yönetme
Likidite riski yönetimi öncelikli olarak firmaların yönetim kurulu ve üst düzey yöneticilerinin görevidir. Firmaların likidite riski yaşaması durumunda ilk yapacakları hareket risk kategorisini belirlemektir. Yaptıkları işin niteliğine ve pazarına göre uyumlu varlık stratejileri geliştirmelidirler. Şirketlerin kısa, orta ve uzun vadede nakit tahminlerini yapmış olmaları gerekmektedir. Her ne kadar uzun vadede nakit akışı hesaplamaları zor olsa da tahmini bir tespit yapılması faydalı olacaktır. Banka kredileri hesaplanmadan, gerekli nakit miktarının eldeki varlıklarla hangi oranda karşılandığı tespit edilmelidir. Bu noktada gözetilmesi gereken diğer unsurlar ise piyasanın uzun vadede eldeki ürüne talep edip etmeyeceği, döviz kurlarındaki değişiklik, faiz oranlarıdır. Nakit seviyeleri bu unsurlara göre hesaplanmalıdır. Nakit ve fon ihtiyaçlarının karşılanacağı kaynaklar belirlenmelidir. İçsel kaynaklar, şirketin kendi bünyesinde sahip olduğu likiditesi olan ürünlerdir. Dışsal kaynaklar ise banka kredileri olarak düşünülebilir. İçsel kaynaklar hesaplanırken likidin paraya çevrilme hızı ve paraya çevrilirken yaşanabilecek kayıp göz önünde tutulmalıdır. Firmaların likidite pozisyonlarını kontrol altında tutmaya yönelik sistemleri bulunmalıdır.